Yaşlı kadın ölür ve cenazesinde gelinleri ağlamaktadır.
Büyük gelin: “En uzağa gömün, en uzağa gömün!”
Ortanca gelin: “En derine gömün, en derine gömün!”
Küçük gelin: “O yine gelir, o yine gelir!”
İnsanlık var olduğundan beri kaynana-gelin çatışması
süregelmektedir. Diğer ülkelerde bu çekişme ne boyuttadır bilemem ama bizim
ülkemizde harp çıkar bu mevzuda. Kaynananın iyisi kötüsü olmaz. Kaynana her
zaman kötüdür. E ne demişler, “kaynananın iyisi altı ay yaşar” :) Bu çekişme bir kısır
döngü şeklindedir. Kaynana kendi kaynanasından çektiklerini gelinine uygular,
gelin de kendisi kaynana olunca çektiklerini çektirir ve film böyle devam eder.
Farklısını görmediği için yapamaz çünkü empati duygusundan yoksundur. Ha bir de
nedense kadınlar erkek çocuklarıyla göbek bağlarını bir türlü koparamazlar. Bu da
her daim oğullarının hayatında söz sahibi olma hakkını verir onlara. Bence bu
göbek bağını koparamamam nedeni bizim ataerkil kültürümüzden gelmektedir. Toplumumuzda
erkek her zaman değerlidir. Erkek çocuk doğurursan kıymetlisindir. Erkek çocuk
kadının yerini sağlamlaştırır. Yüzyıllardır gelen bu soy yürütme psikolojisi de
genlere işlemiş artık. Oğlumuz, kıymetlimiz, efendimiz, göbek bağını
koparamadığımız kuzumuz artık başka kadını seçmiştir. Freud’u bir kere daha
rahmetle anıyorum efendim.
Kendi çektiklerini hiç çekinmeden vicdan rahatlığıyla
gelinine uygulayan ve bundan hiç rahatsızlık duymayan bir organizmadır
kaynanalar. Kadına en büyük kötülük gene kadınlardan gelir derler ya en büyük
kanıtı da kaynanadır işte. Gelininin mutsuzluğundan ciddi ciddi keyif alır bu
organizmalar. Klasmanları farklı olmasına rağmen arsız bir rekabete girerler. Aynı
erkeğin gözünde önemli olma isteği kayınvalideler ve gelinler arasında bitmez
tükenmez çekişmeler yaşanmasına yol açar. Kıskançlık ve çekememezlik zaman
zaman hat safhalara çıkar ve iki kadının birbirlerini üzmek adına inanılmaz
kötülükler yaptıklarını görürüz. Gelin hiçbir zaman memnun edemez kaynanayı.
Onlar da gelinleri memnun edemez, zaten öyle de bir niyetleri de yoktur.
İradeleri dışında dünyaya getirdiğimiz çocuklarımızın
sahibiymişiz gibi davranmayı bıraksak aslında tüm sorun çözülecek ama nerdeeee!!
Kadınlar çocuk doğurup o çocuğu hayatlarının merkezi yapıp kendi hayatlarından
vazgeçmeyi bir yaşam tarzı haline getirdiklerinden ileride çocuklarından
kendilerine sonsuz bir bağlılık ve itaat beklemekteler ve bu da kısır döngüyü
tetiklemekte ve iktidar savaşlarını sürdürmektedir. Evet geçimsizliğin temeli
iktidar kavgasıdır aslında. Kadın evlenir ve artık kendi cumhuriyetini
kurmuştur dilediği gibi at koşturmak ister topraklarında. Artık kocası vardır
onunla gezip tozmak, eğlenmek ister, evini keyfine göre dizmek ister, canının
istediği gibi ev işi ve yemek yapmak ister ama ezeli bir rakibi vardır
karşısında ne yazık ki! Kaynana. Valide sultan ise prensinin onun alıştırdığı
gibi yaşamını sürdürmesini ister. Ondan başka kadınla mutlu olmasını istemez. Oğulcuğunun
hayatındaki "tek vazgeçilmez kadın" olarak hayatını devam ettirmek ister. Tüm
hayatını oğulcuğuna adamıştır. Ona sevgisini sonsuz sunmuştur. Kocasından görmediği
sevgiyi ilgiyi oğlundan beklemiştir o ana kadar ve bunu kaybetmek istemez.
Sözde oğulcuğunun mutluluğunu istemektedir ama öyle bir
egosu vardır ki onun hayatına kattığı huzursuzluğun farkında bile değildir,
farkına varsa bile görmezden gelip mutsuzluk vermeye devam edecektir. E ne de
olsa oğlunu “el kızı”ndan daha iyi tanımaktadır. Oysa insani bir yaklaşımla
elini vicdanına koysa, iyi niyetli olsa efendi olsa büyüklük yapsa her şey daha
güzel olacak. Anladım “el kızı”nı sevmiyorsun, zaten ilk gördüğün andan beri
ısınamadın ona. Hayattan bezdirmeye uğraşıyorsun da “el kızı” mutsuzsa oğlun da
mutsuz gör be kadın! Biricik oğlun yuvasını kurmuş, bir rahat bırak. Çekil köşene
seyret onları. İlla her konuda fikir beyan etmek zorunda değilsin. İhtiyaç duyduklarında
zaten sana soracaklardır. Hangi koltukta oturacaklarına, halılarına,
örtülerine, tenceresine tavasına, bulaşık yıkamasına, çamaşırına karışma nooolur.
Benim sözüm geçecek ben anneyim egosunu bırak artık. O evin kadını sen
değilsin. Valide sultan olabilirsin ama git kendi sarayına. Sen geçmişte
kaynananın önünde hizmet ettin diye gelin de sana gönüllü köle olmak zorunda
değil. Zaten zamane kadınları olarak bir adam alalım da evde ona bakalım bonus
olarak da anasına danasına hizmet edelim diye evlenmiyoruz. Hayatı paylaşmak,
mutlu olmak için evleniyoruz. Kapat eski defterleri artık. Biricik oğlun bu
dünyaya anasının ve karısının dırdırını çekmeye mi geldi bu dünyaya. Aile
olduğunuzu unutmayın. Çekirdek aileye dokunmayın. Bırakın şu iktidar savaşını.
Gelinin her hareketine bir kulp takarak, özene bezene yaptığı yemekleri
beğenmeyerek hiçbir yere varamazsın sadece gıcıklık kat sayını yükseltirsin,
saygı kazanmak yerine nefret kazanırsın. Yersiz kıskançlık krizlerine girmeyin
artık. Biriniz annesiniz biriniz eş.
Kaynanayla baş edemiyorsanız aslında sorunun kaynağı
eşinizdir aradaki dengeyi kuramadığı için. Benim önerim ise böyle bir durumda boşanmaktır.
Tek hamlede hem huysuz bir kaynanadan hem de basiretsiz bir kocadan kurtulmuş
olursunuz. Yoksa sizi ruh hastası
ederler. Kaynana organizması içişlerinize yerli yersiz karışıyorsa, huzurunu
mutluluğunu kaçırıyorsa ve kocanda da buna engel olacak yürek/göt yoksa ikisini
de def et hayatından yoksa kendine yazık edersin.
Cok doğru diyorsun .ah ahhh 3senedir ne cektiyimi bir ben bilirim hamileyken yediğime, içtiğime,giyimime bile karıştı.kullandığım tencereye bile laf ediyor niye o tencereyi kullaniyosun o yeni dursun diğerlerini kullan diyo.bende o ne diyosa tersine yapiyorum ve cok buyuk bi stres icinde oluyorum.bazen stressden elim ayagim akşam yatana kadar titriyo.cok huzursuz ve mutsuzum!
YanıtlaSil