23 Aralık 2013 Pazartesi

Aman nazar değmesin!

İnandığım tek batıl inançtı nazar tabi belayı kendine çeken özel bir paratoner çekiciliğim yoksa :) Epey bir araştırma yaptım nazardan kurtulmak için. En garanti yolu nazarı değdiği düşünülen kişinin bir tutam saçı evin içinde yakılacakmış!!! Bu işlemden sonra bir daha o kişinin size nazarı değmezmiş. Çok güldüm bunu okurken. Rahat olun tabi ki de denemedim bunu. Araştırmaları yaparken nazarın gerçekten var olup olmadığını, bu inanışın nereden geldiğini ve bilimsel olarak gerçek olup olmadığını da araştırdım. Şaşırtıcı bir şekilde dünyada bir çok kültürde nazar değmesi/nazara gelme inanışının olduğunu öğrendim. Buyurun efendim birkaç günlük araştırma sonuçlarımı sizinle paylaşıyorum. İyi okumalar.

Nazar sadece Türklere ait bir inanış değil ancak ülkemizde kullanılan nazar boncuğu eski Türk dini Şamanizm’den geliyor.  Şaman inancına göre mavi göz, iyiliğine inandıkları Gök Tanrı’nın gözünü temsil ediyor ve insanları kötü gözlerden yani yer tanrısından koruduğuna inanılırmış.

Bir rivayete göre ise M.Ö. 5000’li yıllarda Mısır İmparatoru Osiris’in oğlu Horus gözlerini açtığında etrafın aydınlandığını (iyilik), kapattığında ise karanlığın (kötülük) çöktüğüne inanılıyormuş. Babası Osiris'i öldüren 'Karanlıklar ve Kötülükler Tanrısı' Seth'den öç almak isteyen Horus’un gözü, kavga sırasında Seth tarafından parçalanınca bilim ve tıbbın kurucusu Toth, bu parçaları toplayıp, gözü eski haline getirmek için eksik kalan parçayı da kendi sihir gücü ile tamamlamış. Horus’un bu gözünü simgeleyen hiyeroglif resim daha sonra uzak görüşlülüğün, beden dokunulmazlığının ve sonsuz doğurganlığın simgesi olmuş. Mısırlılar önem ve değer verdikleri her şeyi koruyabilmek için, üzerine Horus’un gözünü çizmişler ve sonra bu çizimler Anadolu’ya ulaşıyor ve büyük ihtimalle onu ilk defa Fenikeliler (M.Ö. 2500) cam üzerine geçiriyorlar. Piramitler ve Firavundan sonra Mısır'ın bir diğer önemli simgesi olan bu gözün hikayesi de bu.

Başka bir rivayete göre ise M.Ö.190 yılında Pamukkale (Denizli) yakınlarında kurulan bir antik kent olan Hierapolis’in giriş kapısına işlenmiş olan Medusa figürünün, Tanrıça Medusa'dan korunmak için yapıldığı ve bu inancın Türk kültürüne 'Nazar Boncuğu' olarak geçtiği sanılıyor.
Benzer şekilde, Helen Dönemi’nin en büyük tapınakları arasında yer alan ve Didim'de bulunan Apollon Tapınağı’nda bulunan Medusa başının da bir “nazar boncuğu” işlevi gördüğü ve Apollon Tapınağı’nın kötü fikirli insanlardan bu Medusa başı ile korunduğu kabul ediliyor. Bir başka efsaneye göre de nazar boncuğu bizzat "Medusa'nın gözü"ymüş. Medusa bakışlarıyla insanları taşa çevirdiği için bunu durdurmanın bir yolu aranmış ve bunun çözümü olarak gözünü çıkartmaya karar verilmiş. Eskiden Anadolu’da bu gözün sembolü evlerin kapısına asılarak ilk bakış ilgi çekici nesne olarak boncuğa yöneltildiği için insanlar negatif bakışa direkt maruz kalmadan nazardan korunduğuna inanıyorlardı.

Bana en mantıklı gelen açıklama ise şu: Nazar inancının arkasındaki güç, bakışın ruhla bütünleşmesidir. Nazar değmesi ile ilgili olarak en çok kabul gören görüş, gözdeki yansımadır. Eski insanlar sudan, aynadan yansıyan görüntülerinin kendi ruhları olduğuna inanıyorlardı. Karşılarındaki insanın gözleri içinde kendi küçük görüntülerini görünce tehlikede olduklarını, ruhlarının karşısındakinin gözleri içinde hapsolduğunu sanıyorlardı. Bu korkunun dünya çapında genel bir inanca dönüşmesinin, şimdi Irak'ın bulunduğu topraklarda yaşamış eski Sümerlerden kaynaklandığı sanılıyor. Sümerlerin inançlarına göre bazı insanlar bakarak suları kurutabilir ve bu nedenle ölüme sebep olabilirlerdi. Sonradan bu inanç, bir bakışla yaşayan şeyleri de kurutabilme yönünde gelişti.  Doğu Akdeniz ve Ege kıyılarında bu inanca, sayılarının daha az olması sebebiyle, mavi gözlü insanların daha fazla nazarlarının değdiği inancı da ilave edilmiştir. Bu nedenle buralarda nazarı geri itmek veya ayna gibi yansıtmak için mavi göz şeklinde camdan yapılan nazarlıklar, nazarın değebileceği düşünülen her yere takılmaktadır.

Zamanla nazarın kıskançlık sebebiyle değdiği inanışı yaygınlaşmış. Bu nedenle özellikle Ortaçağ'da Avrupa'da herhangi bir şeyden övgü ile bahsedilirken nazar değmemesi için "Tanrı izin verirse" veya "Tanrı kutsasın" sözlerini eklemek geleneği oluşmuş. Müslüman toplumlarda ise benzer anlamlara gelen "Maşallah" sözü kullanılıyor. (Maşallah sözü 'Allah'ın izniyle/isteğiyle' anlamına gelir ve İslam'daki 'kaza, kader ile hayır ve şerrin Allah'tan geleceği' inancını vurgular.) İnsanlar nazardan korunmak için de üzerlerinde nazar boncuğu taşımaya başlıyorlar. İnanışa göre üzerinizde taşıdığınız nazar boncuğu ne kadar güzel ve dikkat çekici olursa size bakıp da nazar değdirme ihtimali olan kişinin bakışlarını ilk o çekiyor ve kötü düşünceleri, bakışları kendinde topluyor. Bazıları ise nazar boncuğunu görünmeyecek şekilde kullanıyorlar, sanırım kendini beğenmiş olarak nitelenmek istemiyorlar, bu durumda nazar boncuğu kötü bakışları üzerine çekme görevini yerine getiremediğinden işlevini yitirmiş oluyor.


Ha bir de unutmadan ayna karşısında fazla durmayın, aynaları çatlatmayın. Gözlerinizden çıkan ışınlar aynaya çarparak size geri döner ve kendinize nazar değdirirsiniz J

Günün anlam ve önemine binaen bir Bedri Rahmi şiiriyle yazıyı noktalayayım bari.

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
bazen yedi yaşında bazen yetmiş

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
azcık rum azcık kürd azcık ermeni
aklına esmeye görsün.
Galata kulesinin
tepesinden atar beni
sonra benden önce iner, tutar beni

elemtere fiş
kem gözlere şiş
benim bir yarim var müthiş
yarısı imam yarısı keşiş
misli menendi görülmemiş
her parmağında bir marifet
hünerli mi hünerli

ayıptır söylemesi
hemi Galatasaraylı hemi Fenerli


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder