Aralık ayı yeni bir yıla yeni umutlarla girmenin ayıdır benim için çünkü yeni bir yıl kapıdadır. Yeni yıl deyince de zihnimde süslü çam ağacı sembolü belirir. Çocukluğumdan beri televizyonlarda görüp heves etmişimdir hep ama bizim evimizde hiçbir zaman yeni yıl için ağaç süslenmedi. Üniversite yıllarında yurtta kaldığımdan ve öğrenci evimizde öğrenci ekonomisinden sebep hiç ağaç süsleyemedim. Sonrasında şark hizmeti için doğuya gittim ama orada da ne yazık ki ağaç süsleyemedim. Oralarda batıda olduğu gibi yeni yıla doğru caddelerde mağazalarda süslemeler görülmez bile. Yeni yılın geldiğini anlamazdık o tatlı sevinci yaşayamazdık bile. Nihayetinde İstanbula geldim ve ilk yılbaşı ağacımı alıp süsledim. 2013 yılbaşından beri ağacım süslü durdu hep. Toplayıp bir kenara kadırmadım çünkü yılbaşı ağacı güzeldir ve süslü püslü küçük plastik ağacıma bakmak bile mutlu eder beni. Küçük çocukların neşesini, heyecanını hatırlattığı için mutlu eder beni. Hayatın b..tan koşturmacası içinde eve geldiğimde rengarenk süsleriyle gri şehir kalabalığını, sokaktaki mutsuz insanların asık suratlarını unutturduğu için severim. Şu yaşıma geldim hala seyretmeyi sevdiğim yılbaşı temalı filmlerdeki jingle bells temalı neşeyi anımsattığı için severim.
Tabi evimde süslü ağacımı görüp de "bizim kültürümüze ters" diyenler de olmuyor değil. Aslında bizim geleneğimiz olup olmadığı gibi gereksiz bir tartışmaya girmek istemiyorum, ama bütün olay yurdum insanının Noel ve Yılbaşı ayrımını yapamamasından kaynaklanıyor. Bu ayrımı yapamadıklarından büyük çoğunluk yeni yılda ağaç süslemeyi yasak ve günah olarak algılıyor. Yaygın düşüncenin aksine yılbaşında ağaç süslenmesi, ışıklandırılması geleneği ilahi dinlerin oluşumundan daha eski ve bağımsız bir gelenektir. Noel yılbaşına yakındır ve Hıristiyanlara özgü bir kutlamadır. Ağaç süslemek Hıristiyanlık öncesi bir adettir ve Hıristiyanlıkla doğrudan ilişkili değildir. Bizim kültürümüz değil diyenlere değerli Sümerolog Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ’ın konuyu çok güzel açıklayan bir yazısını alıntılayarak cevap vermek istiyorum.
Çam Süsleme Geleneği
Hıristiyanların İsa'nın doğuşu olarak kutladığı Noel
bayramı, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramıdır. Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki
inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Buna
hayat ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve
işlemelerimizde görebiliriz.
Türklerde güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin
kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 aralık'ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. İşte bu güneşin
zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında
kutluyorlar.
Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor. Bayramın adı "Nardugan".
(nar=güneş, tugan, dugan=doğan) doğan güneş. Güneşi geri
verdi diye Tanrı Ülgen 'e dualar ediyorlar. Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler
koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrı’dan. Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler
giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler
bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur
gelirmiş.
Akçam ağacı yalnız Orta Asya'da yetişiyormuş. Filistin'de bu
ağacı bilmezlermiş. Bu yüzden bu olayın Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu
da Hunların Avrupa'ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları
söyleniyor.
İsa'nın doğumu ile hiç ilgisi yok, "doğum" denilen, güneşin yeniden doğuşu.
Bunun yanında ek bir bilgi daha paylaşmak istiyorum. Hıristiyanlar bu
geleneği M.S. 325 yılında
gerçekleştirilen İznik Konseyi'nden itibaren noel kutlamalarında kullanmaya
başlıyorlar. İsa'nın adlarından biri de "güneş" -tanrı olmasa da kutsal kabul
edilir- Güneş'in oğlu olduğu için ve güneş 22 aralıkta süren 3 günlük bir
duraklamadan sonra tam da 25 aralık'ta günler yeniden uzamaya başladığı için
(gündüzün geceyi yenmesi) İsa'nın da doğum günü 25 aralık olarak
kararlaştırılır. İsa'nın doğum gününün
25 aralık olduğu da tartışmalıdır; şubat ya da nisan olduğu söylenceleri de
vardır. Ayrıca İznik Konseyi'nden sonra 1600'lere kadar çam ağacı
kullanılmaz. 1600'lerde önce Almanya'da, oradan da Fransa ve giderek tüm kıta Avrupa'sına yayılır bu eski gelenek. 16. yy’da ünlü reformculardan Martin Luther
çam ağacına yeni bir anlam yükledi. "Ağaç yıl boyu yeşilliğini koruduğu için
sonsuzluğu çağrıştırır. Sonsuzluk da İsa Mesih’i ve O’nun
krallığını anımsatır” dedi. "Ağaç yaşamı, bozulmayan beklentileri ve yeni olan
umutları simgeler. Ağacın en belirgin
özelliği ışıklarla süslenmiş olmasıdır çünkü ışık güven verir, yol gösterir.
İsa Mesih karanlık dünyamızı aydınlatan ışıktır."
Sonuç olarak "herkes kendi kültürüyle konuşsun" lütfen. Bırakın herkes mutlu olduğu şekilde davransın ve biz de herkesi olduğu gibi kabul edelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder